Baskıresim ve Sokak Sanatının Buluştuğu Ortak Paydalar
Jean-Michel Basqiuat, Keith Haring, Kenny Scharf gibi ilk eserlerini sokaklarda üretmiş ve grafiti kültürünü benimsemiş sanatçıların, New York sanat piyasasının dikkatini çekip galerilerde boy gösteren sanatçılara dönüşmesi ile birlikte, grafiti bir sanat formu olarak evrilmeye, dolayısıyla sanat eleştirmenlerinin, sanat tarihçilerinin, sanat alıcılarının ve koleksiyonerlerinin, galerilerin dikkatini çekmeye başlamıştır. Graffitinin, sanat çevreleri ve sanatçılar tarafından böylesine sıcak bir şekilde kucaklanması ve benimsenmesi ile grafiti sanatı hızla dönüşüm geçirip gelişim göstermeye ve daha fazla göz önünde olmaya başlamıştır. Tagler (duvara yazılan grafitiler) daha özgün, daha büyük boyutlu, daha kaligrafik ve daha etkileyici biçimlerde yazılmaya, bunun yanısıra kullanılan sprey boya, markör gibi malzemeler ve teknikler, sanatın diğer disiplinlerinden de beslenmeye, çeşitlenmeye ve gelişmeye başlamıştır. Sanatçılar, xerox ve serigrafi baskıdan, elle oyulmuş ağaç bloklara ve linol baskı tekniğine kadar baskıresim sanatının geleneksel ve deneysel teknikleri, kabaca elle kesilmiş veya ayrıntılı makine kesimi stensiller gibi birçok yöntem ile denemeler yapmıştır.
1970’lerde hızla gelişen global kentleşme sürecine tepki olarak ortaya çıkan ve duvara kendi adını yazma şeklinde özetlenebilecek grafiti, bugün ‘sokak sanatı’ olarak adlandırdığımız zengin ve demokratik bir görsel ifade şekline dönüşmüştür. Yeni teknik ve uygulamaların keşfedilmesiyle, sınır tanımaz bir boyut kazanmıştır. Sanat dünyasının baş aktörlerinin de olaya dahil olmasıyla giderek anarşik, söz dinlemeyen, toplumsal kabulü ve popülerliği umursamayan yapısından sıyrılıp estetik kaygıları ve insanların beğenisini önemsemeye başlaması, sokak sanatını bir sanat formu mertebesine yükseltmiş ve dolayısıyla baskıresim sanatından resim sanatına kadar farklı sanatsal disiplinler sokak sanatının uygulama pratiği kapsamına girmiştir. Bu noktada sokak sanatında özellikle baskıresim tekniklerinin daha çok ön plana çıktığı dikkat çekmektedir. Sokak sanatçıları bugün her ne kadar farklı birçok medyumdan faydalansalar da, sokak sanatının temeli geleneksel sanat formlarına dayanır. Baskıresim sanatının demokratikliği, illüstratifliği, hızlı ve kolay uygulanabilir oluşu, duvara büyük boyutlu çalışmaya olanak tanıyan yapısı, çoğaltılabilirliği, tuval/kağıt dışı yüzeylere imkan tanıması, rulo yapılıp veya katlanıp portatif bir şekilde taşınabilir materyallere uygulanabilirliği ve grafiksel anlatım dili ile kolay kavranabilir yapıda işlere olanak tanıması sokak sanatının felsefesi ve uygulama pratiği ile son derece uyumludur. Dolayısıyla çağdaş, bedava, varoluşu için izne ihtiyacı olmayan, demokratik, sokakta doğmuş, özgür, müzeye, galeriye veya herhangi bir sergi mekanına muhtaç olmayan, asi doğası ile sokak sanatı, artık, resim ve baskıresim disiplinlerini kucaklayan bir ifade formuna dönüşmüştür.
Politik Sanat ve Propaganda Paydası
Fotoğrafın icadından önce, aktüel meselelerin veya olayların kayıtlarında, propaganda afişlerinde, son moda ürünlerin reklamlarında, karşı-kültür hareketlerinin bildirilerinde vs. seri üretime uygun bir görsel iletişim aracı olarak baskılar kullanılmıştır. Seri üretilebilir ve çoğaltılabilir oluşundan ötürü baskıresim özellikle politika ile yakın bir ilişki içinde olmuş ve toplumsal, ekonomik ve politik meselelere karşı eleştiri getirmek ya da onları protesto etmek isteyen bireyler, doğası gereği üretimi ve dağıtımı kolay olmasından dolayı baskıresmi tercih etmiştir.
"Baskıresmi politika ile bağlayan yüzlerce yıllık saygın bir gelenek vardır. Çoğaltılabilir imajlar üreten medyumun doğal işlevi, toplumda algılanan yanlışlara karşı eleştiri getiren ya da onları protesto eden baskıların üretim ve dağıtımını mümkün hale getirmiştir. İngiliz karikatür geleneği (Hogarth, Gillray ve Rowlandson gibi sanatçıların eserleri), Daumier’in baskılarındaki keskin hiciv ve Sovyet Komünizmi’nin ilk yıllarında propaganda posterleri vb. tümü sosyal reformistlerin (ilk iki örnekte olduğu gibi) veya politik kural koyucuların (sonuncu örnekteki gibi) arzu edilir olarak değerlendirdiği şeyleri ya kınamış ya da onlardan övgüyle söz etmiştir (Noyce, 2010:32)".
Yukarıda verilen politik sanat örneklerine Alman Dışavurumcuların ağaç baskıları da dahil edilip ele alındığında, baskıresim sanatının omuzlarındaki toplumsal ve politik sorumluluğun ne kadar derin ve güçlü bir geçmişi olduğu görülmektedir. Baskıresim sanatının grafik gücü, aradan geçen yüzyıllara rağmen etkisini ve popülerliğini yitirmemiştir. Politik söylemlerdeki gücü sokak sanatını da etkilemiştir. Hızlı kentleşme ile birlikte ötekileştirildiklerini ve yalnızlaştırıldıklarını hisseden ve dolayısıyla tepki olarak dışlandıkları kentleri sahiplenme güdüsüyle varlıklarını duvarlarda, metrolarda topluma duyuran, sosyal, ekonomik ve politik meselelerle ilgili fikirlerinin duyulmasını isteyen sokak sanatçıları bu eylemleri için baskıresim tekniklerini son derece elverişli bulmuştur. 1960’lı yıllardan itibaren şehirlerin sokakları spreyle boyanmış politik yorum ve mesajlarla süslenmiştir.
"Bilhassa stensillerin hem hızlı bir şekilde üretilebilir hem de kolaylıkla yorumlanabilir olduklarından, politik mesajların yayılmasında oldukça etkili ve elverişli bir teknik olduğunu belirten Kuittinen, Banksy’nin Napalm’ında ve Jamie Hewlett’in Big Spongefinger’ında, Vietnam Savaşı imgelerinin kullanılarak yaşanan son çatışmalara göndermelerde bulunduğunu söyler (Kuittinen, 2010:9)".
Sokak sanatçıları, mesajlarının hızlı algılanabilmesi ve yorumlanabilmesi için referanslardan, imgelerden ve sembollerden yararlanır. “Her gün her yerden imge bombardımanına maruz kalmakta olan insanların dikkatlerini bu darmadağınık kent manzarasında kendi sanatlarına doğru çekebilmek için” (Kuittinen, 2010:10) sokak sanatçıları yalın fakat etkili anlatım yollarına başvurmuştur. Dolayısıyla üretilen işlerin kolay anlaşılır illüstratif ve grafiksel bir dili olması kaçınılmazdır. Grafiksel anlatıma müsait baskıresim sanatı bu açıdan sokak sanatının bu gereksinimini karşılayacak olanaklara sahiptir.
Baskıresmin yalın anlatımlı fakat güçlü grafiksel dilinin en etkili örnekleri Rus Konstrüktivistlerin eserlerinde karşımıza çıkar. Konstrüktivistler, kitle ruhunu örgütlerken, özerk sanatı reddederek sanatı toplumsal amaçlara yönelik bir pratik olarak konumlandırmıştır. Dolayısıyla odak noktasına toplumu yerleştirmiş bir hareket olarak, sokaklara, bina duvarlarına, tabelalara yalın, grafiksel, algısı kolay propaganda posterleri ve reklamları asarak insanlara ulaşmaya çalışmışlardır; toplum bir nevi sanatçı eserleri ile şekillendirilmeye çalışılmıştır. Eski Hristiyan Kilisesi’nin, isimsiz orta çağ sanatçılarına mozaik cam eserler yaptırması ve Rönesans’ta İncil’in mesajlarını okuma-yazma bilmeyen, eğitimsiz halka iletmek için sanatçı eserlerinin kullanılması örneğini veren Noyce, günümüzde de ideolojik mesajların sınırların ötesine iletilmesinde sanatçıların eserlerinden faydalanıldığını ifade eder (Noyce, 2010:32). Bunun için sadece biraz dil kullanımı gerektiren basit ve kolay anlaşılır öğeler kullanmak yeterli olur.
1980’li yılların başlarında Barbara Kruger’ın bilboardlar, posterler, otobüs durakları, müze-dışı enstelasyonlar gibi kamusal mekanlara yaptığı ve “Alışveriş Yapıyorum, Öyleyse Varım”, “Başka Bir Kahramana Gerek Yok”, “İnanç+Şüphe=Akıl Sağlığı”, “Bedenin Bir Savaş Alanı” gibi feminist veya politik sloganlar kullandığı çalışmalarında da bu akılda kalıcı yalın dili görmek mümkündür. “Kruger’ın konsepti hem kamusal hem politik olmuştur. Sloganları, genellikle kırmızı ve beyaz ve kalın fontlu yazılarla yerleştirerek dikkat çekiciliklerini artırmıştır” (Holzwarth, 2009:330). Çağdaş sokak sanatının önde gelen isimlerinden Shepard Fairey, Sovyet dönemi Rus Konstrüktivizmi’nin basit ve güçlü grafiksel dilini ve Alexander Rodchenko’nun görsel yeniliklerini, aynı zamanda Barbara Kruger’ın sloganlarını ve kitle iletişim araçlarının hazır imgelemlerinden etkilenmiş sokak sanatçılarından biri olmuştur. Sanatçı, “bir karşı kültür olarak punk ve kaykay gençliği tarafından benimsenmiş poster ve stickeri tüm dünyanın ilgi ve saygı gösterdiği bir sanat formuna dönüştürmüştür” (Schacter, 2013:86). Özellikle, Barack Obama’nın 2008 yılında başkanlık seçimi kampanyasında kullanılan HOPE posteri, Shepard Fairey’nin yarattığı basit ve güçlü grafiksel dilin ne kadar etkili ve başarılı olduğunun bir kanıtıdır. Sanatçının bir sokak sanatı çalışması olarak yarattığı ancak daha sonra Obama’nın tarihi başkanlık kampanyasının bir sembolüne dönüşen HOPE posteri, 2009 yılında Amerika’nın önde gelen sanat galerilerinden biri olan National Portrait Gallery’nin koleksiyonuna girmiştir. Galeri küratörü Carolyn Kinder Carr, sokak sanatının sanat tarihindeki geçmişine vurgu yaparken, Toulousse-Lautrec’in posterlerinin de esasında birer sokak sanatı örneği olduğunu dile getirmiştir (Linthicum, web, 2009).
‘Milyonlar İçin Sanat’ Paydası
Buhran ve Yeni Düzen döneminde, Amerikalı sanatçılar baskıresmi 1930’ların en önemli ve en heyecan verici sanat formlarından biri haline getirmiştir. O dönem Amerikan Hükümeti’nin Yeni Düzen programı kapsamında başlattığı ve sanatçılara bu saygın mesleklerini sürdürebilmeleri için istihdam sağlamayı hedefleyen Federal Sanat Projesi’nin baskıresim sanatının bu dönüşümünde önemli katkıları vardır. Toplumda kültürel girişimler yaratmayı hedefleyen bu projenin yöneticilerinden Holger Cahill (1973:43-44), Amerika’da sanat kaynaklarının, sanat geleneklerinde depolanmış yaratıcı deneyime, yaşayan sanatçıların bilgi ve yeteneklerine ve onlara sağlamış olanaklara, fakat en önemlisi tüm insanların sanat deneyimine dahil olmaları için sağlanmış olanaklara bağlı olduğunu ifade ederek bu projenin yalnızca sanatçılara yardım etmeyi değil, aynı zamanda sanatı toplumun günlük yaşamının bir parçası haline getirmeyi amaçladığını vurgulamıştır.
Federal Sanat Projesi’nin destekleriyle eşitlikçi hayallerini gerçekleştirmek adına sanatçılar, baskıresim sanatını “milyonlar için sanat” (Langa, 2004:48) üretme yöntemi olarak kullanmaya karar kılıp, baskıresimde yeni üsluplar, yeni teknik yaklaşımlar, yeni yöntemler, yeni stratejiler denemiştir. Amaçları sanatlarını daha geniş kitlelere yaymak ve halkın görsel sanatlara ilgisini artırmak olan sanatçılarla birlikte, Amerika’da müzik, tiyatro, plastik sanatlar, dans gibi elitist kesmin ilgi alanları sayılan bu üretimlere her vatandaşın ulaşması gerektiğini savunan “kültürel demokrasi” (Langa, 2004:42) kavramı ortaya çıkmıştır. Bu noktada baskıresim, bilhassa elit müze ziyaretçilerinden farklı kitlelere ulaşmak için elverişli bir sanat formu olarak dikkat çekmiştir. Bunun temel nedenlerinden biri, baskıların birden fazla kopya ile varlık gösterebilmesidir. Baskıresmin çoğaltılabilir olma özelliği nedeniyle eşi olmayan, özgün ve biricik bir resim veya nesne kadar cazibeli ve değerli olamayacağı düşünülür; fakat çoğunlukla negatif olarak değerlendirilen bu özellik, esasında baskıresim sanatının en can alıcı karakteristiklerindendir.
"Baskıresim, hem elit hem eşitlikçi bir sanat üretim formu olarak görülmüştür. Çünkü, çok sayıda kopya ile basılıyor ve eşsiz bir sanat eserine nazaran çok daha makul bir fiyata satılıyor olsa dahi sanatsal baskılar, sanatçının orijinal dokunuşunu ve imzasını muhafaza etmektedir. Orijinalite, ayrılmaz bir şekilde değer ile ilişkilidir (Langa, 2004:48)".
Çoğaltılabilir imajların büyük oranda daha ucuz olması, daha kalabalık ve geniş yelpazeden insanların kültür sahipliğini paylaşmasına ve sanatı kendi evlerinde deneyimleyebilmesine olanak sağlar. Bu özelliği sayesinde baskıresim, ucuz ve demokratik bir medyumdur ve dolayısıyla demokratik toplumsal ideallerin ifadesinde de etkin bir rol üstlenmiştir. 1930’lu yıllarda Amerika’da, “baskıresmin demokratik ve eşitlikçi potansiyeline ilginin artması ile baskıresim sanatında dönüşümler meydana gelmiş ve sanat üretimi, koleksiyonculuğu ve tüccarlığı elitist estetik anlayışı ile ilişkilendirilen gravür ve oyma tekniklerine sırtlarını dönüp” (Langa, 2004:13), litografi ve elek baskıya yönelmişlerdir. Gelenekselcilerin ticari reklamcılık ve sanatsal kopyalarla olan ilişkileri nedeniyle burun kıvırdığı elek baskı ve litografi teknikleri, sanatın, kültürün ve toplumun demokratikleşme sürecinde can alıcı rol oynamıştır.
Sokak sanatında en çok tercih edilen tekniklerden biri olan serigrafi ve litografinin çağdaş hali olan ofset baskı, demokratik üretimlere fırsat veren olanaklarıyla Banksy, Shepard Fairey, Blek Le Rat, Blu, Vhils, ARYZ, Swoon, Stan Lex, Sweet Toof, Alex Hornest ve daha birçok sokak sanatçısının sıklıkla kullandığı tekniklerdir. Bu bağlamda, her ikisi de herkes için erişilebilir olma kaygısı taşıyan sokak sanatı ve baskıresim sanatının demokratiklik paydasını paylaştığı sonucu çıkarmak mümkün olur.
Kalıcı Olma Kaygısı
Sokak sanatı demokratik yapısıyla bugün her yaştan insanı etkisi altına almış bir sanatsal pratik haline gelmiştir. Herkesin özgürce paylaştığı kamusal alandaki duvarlarda sesini duyurma ve kısa süreliğine de olsa görünür olma isteği günümüzde yalnızca gençleri değil, yaşlı insanları da etkisi altına almıştır. Portekiz/Lizbon’da 65 yaş üstü insanları sokak sanatıyla buluşturmak amacıyla kurulmuş LATA65 buna örnek olarak verilebilir.
Bununla birlikte sokak sanatının üretiminde başlangıcından beri var olan yasadışılık faktörü, sokak sanatçılarının üretim mekaniklerini ve eserlerinin kalıcılığını etkilemiştir. Polis, zabıta veya mahalleli tarafından her an yakalanma ihtimalleri olduğundan sokak sanatçıları sticker, stensil gibi hızlı uygulanabilir tekniklere yönelmiştir. Öte yandan, kamusal alana yaptıkları eserlerin, başkalarının müdahalesine açık olduğunu ve kısa bir süre sonra belediye tarafından silineceği bir nevi kabul ederler. Blek Le Rat, eserlerinin kalıcılığına ilişkin şunları dile getirmiştir:
"Bence sokağa yapılan işlerin zaten silinmesi gerekir. Sokak sanatı geçici bir sanattır, kalıcı olma kaygısı taşımaz; dolayısıyla duvarlara yapılan işleri sonsuza kadar korumaya çalışmak için mantıklı bir neden görmüyorum. İşte tam da bu yüzden bu sanatın galerilerde sergilenmesinin önemi büyüktür – bir noktada, daha önce sokakta varlık göstermiş olan şeyin bir belleği niteliğindedir (Nguyen ve MacKenzie, 2010:257)".
Blek Le Rat’ın da altını çizdiği gibi, galeriler sokak sanatının belleği olma görevi üstlenmiştir. Sokak sanatı ve sanatçıları daha ünlü ve popüler hale geldikçe, sokaklardan galeri duvarlarına taşınmaya başlamış, dolayısıyla sokaklardaki kısa ömürlülüğü ve uçuculuğu, yerini kalıcı olma kaygısına bırakmıştır. “Sokak sanatı, daha kalıcı olabilmek adına en yakın ilişkiyi baskıresim sanatı ile kurmuştur. Sokak sanatı baskıları, duvarlara yapılmış, muhtemelen üstü tekrar boyanacak veya hava şartlarının etkisiyle bozulacak olan çalışmaların kalıcı birer kaydı niteliğindedir” (Kuittinen, 2010:8). Duvar üzerine yapılmış çalışmaların stensillerle yeniden üretilmesine olanak tanıyan baskılar, sokak sanatının galeri/müzelerle yakın ilişki içine girdiği bu süreçte önemli rol oynamıştır. Baskılar, “müzelerle piyasa arasında, elit kesim ile günlük yaşamın sıradanlığı arasında can alıcı ve hayat dolu bir bağ kurabilme becerisine sahiptir” (Saunders ve Miles, 2006:10). Bu nedenle, ün kazansalar ve galeriler yoluyla işlerini satar hale gelmeye başlasalar da sokaklarda üretme haklarından ödün vermek istemeyen, tamamen galeri sınırları içine girmek yerine bir ayaklarının her zaman sokakta olmasını arzu eden sokak sanatçıları, baskıresim sanatının arabuluculuğu sayesinde hem galeri duvarlarında hem de sokaklarda varlık gösterebilme lüksüne sahip olabilmiştir. Yüzyıllar öncesine dayanan tarihinden bu yana, birçok sanatçının üretim pratiği içinde yer almış baskıresim sanatı, özgürlüğe fırsat tanıyan yapısı, herkese ulaşılabilirliği, hızlı ve seri üretim potansiyeliyle sokak sanatçılarının vazgeçilmez pratiği haline gelmiştir.
SONUÇ
Sokak sanatı, sanatçıları tarafından daha ciddi bir iş olarak algılanmaya başlandıkça, sokak sanatının uçucu yapısı sanatçılar için tercih sebebi olmaktan çıkmaya başlamış, kalıcı eserler üretme kaygısı baş göstermiş ve sanat alanında profesyonelleşme arzusu her geçen gün daha da artmıştır. Buna paralel olarak galeri ve müzeler, eşzamanlı bir şekilde sokak sanatındaki bu güçlü potansiyeli fark etmiş, sokak sanatı sergileri açmaya başlamış ve bu sayede sanat alıcılarının, koleksiyonerlerin ve sanat tüccarlarının ilgisini çekecek bir pazar yaratmıştır. Bu noktada baskıresim sanatı, hem galeri hem de sokakta iş üreten sokak sanatçılarının üretimlerinde odak aldığı bir sanatsal ifade şekli olarak karşımıza çıkar. Baskıresmin, eşsiz olma kavramına karşı çıkarak daha çok kişiye ulaşma, ucuz olma, daha anlaşılabilir yalın bir dile sahip olma gibi özellikleriyle sokak sanatçıları için uzlaştırıcı bir sanatsal ifade şekli olduğu görülmektedir. Sokak sanatçıları, baskıresmin grafiksel yalın dilini hızla benimsemiş ve çalışmanın tek bir kalıptan çok sayıda kopyasını üretebilme fikrini sokak sanatının felsefesine yakın bulmuşlardır. Sokaklar en basit grafiksel ifadelerle kalıp üretme mantığına dayanan şablon baskı resimler ile dolmaya başlamış ve sokak sanatı ile ilgilenen insanların sayısı, tekniğin nispeten kolay ve etkili oluşundan dolayı, hızla artış göstermiştir. Yalın anlatımla başlayan süreçte artık galerilerle de çalışan sanatçıları daha profesyonel işler üretme kaygısı içine girmiş ve sadece sokak sanatçısı olarak değil aynı zamanda çağdaş bir sanatçı olabilmek için de yaptıkları eserlere daha etkili anlatım dili kazandıracak teknikleri aramaya başlamıştır. Bu noktadan hareketle, sokak sanatçılarının baskıresmin yüksek baskıdan çukur baskıya, litografiden serigrafiye kadar tüm alanlarını bir beslenme ve eser üretme alanı olarak kullanmış oldukları ve bu sayede hem daha geniş kitlelere hitap edebildikleri hem de daha ilgi çekici ve yaratıcı işler üretebildikleri sonucu çıkartılabilir.
Sonuç olarak, herkese ulaşabilir ve demokratik oluşu, illüstratifliği, hızlı ve kolay uygulanabilmesi, duvara büyük boyutlu çalışmaya olanak tanıyan yapısı, çoğaltılabilirliği, tuval/kağıt dışı yüzeylere imkan tanıması, taşınabilir materyallere uygulanabilirliği ve grafiksel anlatım dili ile kolay kavranabilir yapıda işlere olanak tanıması ile baskıresim sanatı, sokak sanatının felsefesi ve uygulama pratiği ile ortak paydada buluşmaktadır.
Bu makale 2016 yılında İdil Dergisi’nin 5.cildinin 25. sayısında yayımlanmıştır (Balamber, Burçak. “Baskıresim ve Sokak Sanatının Buluştuğu Ortak Paydalar”, , 5.25 (2016): 1539-1550).
KAYNAKÇA
C215 (2014). “Graffiti, Sokak Sanatı, Murolismo...Birbirine Karıştırmasak Artık Şunları...”, Duvarların Dili: Graffiti/Sokak Sanatı (Ed: T. Bahar, F. Çolakoğlu, A. Ataç, U. Soley) İstanbul: Pera Müzesi Yayını, 31-37.
Cahill, H. (1973). “American Resources in the Arts”, Art for the Millions: Essay’s from the 1930s by Artists and Administrators of the WPA Federal Art Project (Ed: F. V. O’Connor), Greenwich/Connecticut: New York Graphic Society Ltd., 33-44.
Holzwarth, H. W. (2009). 100 Contemporary Artists (25th Anniversary Special Edition), Taschen America, Cilt: 1.
Kuittinen, R. (2010). Street Art: Contemporary Prints, Londra: V&A Publishing.
Langa, H. (2004). Radical Art: Printmaking and the Left in the 1930s New York, Londra: University of California Press.
Linthicum, K. (8 Ocak 2009). “National Portrait Gallery Adds Shepard Fairey’s Portrait of Barack Obama”, Los Angeles Times. http://latimesblogs.latimes.com/culturemonster/2009/01/shepard-fairey.html (Erişim Tarihi: 10.07.2015)
Nguyen, P. ve MacKenzie, S. (2010). Beyond The Street: The 100 Leading Figures in Urban Art, Berlin: Gestalten.
Noyce, R. (2010), Critical Mass: Printmaking Beyond The Edge, Londra: A&C Black Publishers.
Saunders, G., Miles, R. (2006). Prints Now: Directions and Definitions, Londra: V&A Publications
Schacter, R. (2013). The World Atlas of Street Art and Graffiti, Kensington, Avustralya: NewSouth Publishing