Charles Philipon'un Benzerlik Argümanı Üzerine Bir Araştırma
Siyasi karikatür, ifade özgürlüğünü kısıtlayan baskıcı sansür yasalarının sıklıkla kurbanı olmuştur. Saygınlıklarını ve otoritelerini kaybetme korkusu yaşayan politikacılar, mizahı hakaretten, hatta vatan hainliğinden ayıran çizgileri tanımlamakta güçlük çekmiştir. Sansürler genellikle, ancak bir ihlal gerçekleştikten sonra, nelerin izin verilebilir olduğunun ve bunların değişken sınırlarının farkına varır. Provokatif sanat kutsal olanın ve iktidar olanın alanına saldırdığı zaman, sansürler ya bu alanları savunma yarışına girer ya da sınırlarını yeniden çizmek üzere geri çekilir. “19. yüzyılın hiçbir döneminde siyaset sahnesi Fransa'daki Temmuz Monarşisi'nin ilk yıllarında olduğu kadar arzulu ve yaratıcı hiciv sanatçılarına tanıklık etmemiştir” (Childs 1992:26).
Fransa’da 1815-1830 tarihleri arasında hüküm süren Bourbon Restorasyonu döneminin mutlak monarşisi 1830 Temmuz Devrimi’yle yıkılmış ve anayasal bir monarşi anlayışını benimsemiş olan kral Louis-Philippe tahta çıkmıştır. Louis-Philippe'nin yeni monarşisinin getirdiği anayasa, Fransa basınının özgürlüğünü yeniden düzenleyerek Restorasyon dönemindeki sıkı sansürlerin asla tekrarlanmayacağı sözünü vermiştir. Ancak 1830 Temmuz’unda vadettiği bu açık sözlü idealizm, aynı yılın Kasım ayında daha tedbirli yasaların çıkartılmasıyla giderek sertleşmeye, hırçınlaşmaya başlamıştır. Çıkarılan yeni basın yasası uyarınca, kraliyet otoritesine ya da kralın bizzat şahsına karşı yapılan basın saldırıları para veya hapis cezasıyla (ya da duruma göre her ikisi birden) cezalandırılmıştır. Yasanın bu sınırlayıcılığına rağmen, daha yeni özgürlüğüne kavuşmuş olan basın, krala ve hükümete yönelik eleştirilerine devam etmiştir. Charles Philipon’un kurucusu olduğu dergiler (La Caricature ve Le Charivari) başta olmak üzere, siyasi ve toplumsal muhalif hiciv dergileri ortaya çıkmıştır. Üstelik 18. yüzyıl sonlarında keşfedilen taş baskı tekniğinin Fransa’da giderek yaygın şekilde kullanılmaya başlaması, bu dergilerin siyasi mizaha ilgi duyan orta sınıfa ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Tüm bu unsurlar, basının yeni özgürlüklerini ve yeni güçlerini deneme fırsatı yaratmıştır.
Temmuz Monarşisi döneminin ilk yılı olan 1831 yılı, muhalif basın ile hükümet arasında en hararetli kedi-fare oyunlarından birinin yaşandığı yıl olmuştur. Bu oyunun başrol oyuncularından biri olan Charles Philipon’un, söz konusu yasayı ihlal ettiği suçlamasıyla yargılandığı mahkemede, ifade ve basın özgürlüğünü savunmak amacıyla çizdiği armut imgesi bir anda tüm Fransa’ya yayılmış ve kral Louis-Philippe armutla eşanlamlı hâle gelmiştir. “Charles Philipon’un Benzerlik Argümanı Üzerine Bir Araştırma” isimli bu çalışma, Philipon’un mahkemede çizdiği armut çiziminin arkasındaki savunmayı ele almayı, ayrıca armut-kral imgesinin Fransa’ya yayılma sürecinden bahsetmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada yöntem olarak nitel araştırma modeli tekniği kullanılmıştır. Konuyla bağlantılı kaynakların yanı sıra Philipon’un 1831 yılı sonlarında La Caricature dergisinde yazdığı yazılar taranmıştır. Literatür taramasından elde edilen veriler ışığında araştırma bir bütünlük içerisinde sentezlenmiştir.
Charles Philipon'un Davası ve Armuda Dönüşümün Başlangıcı
Temmuz Devrimi’nin gerçekleştiği 1830 yılı, aynı zamanda La Caricature dergisinin de kurulduğu yıldır. Charles Philipon’un kurucusu olduğu dergide Honoré Daumier, J. J. Grandville, Charles-Joseph Traviés gibi dönemin yıldız karikatüristleri ve sanatçıları da çizerlik yapmış, muhalif çizgisiyle başta kral Louis-Philippe olmak üzere Temmuz Monarşisi hükümetini hedef almıştır. Dergide yayımlanan karikatürler, kralın şahsına yapılan hakaretleri affetmeyen basın yasasından dolayı sıklıkla hükümetin sansürüne uğramış, kurucu ve editör Charles Philipon başta olmak üzere çizerlere, matbaacılara ve hatta dergideki karikatürlerin satılıp sergilendiği dükkân sahibine bile dava açılmıştır. Öyle ki sadece Philipon, “Kasım 1831-Nisan 1832 tarihleri arasında üç kez yargılanmış, toplamda 13 aylık hapis cezası ve 4600 franklık para cezasına çarptırılmıştır” (Cuno 1991:115).
Philipon’a açılan bu davaların ilki, La Caricature’de 30 Haziran 1831’de basılmış olan, kralın bir duvar ustası olarak tasvir edildiği karikatür olmuştur (Görsel 1). Taş baskı tekniğiyle basılan karikatürde kral, arkasında 1830 Devrimi’nin vaatlerinin yazılı olduğu duvarı alçıyla sıvarken resmedilmiştir. Kralı, tahta geleli henüz bir sene bile olmamışken, Devrim’in hak ve özgürlüklere dair vaatlerini yok saymakla suçlamaktadır. Karikatür hükümeti rahatsız etmiş ve sansür yasasının ihlali olarak görülmüştür. Karikatüre yönelik başlıca rahatsızlık, kralın duvar ustası olarak tasvir edilmesi olmuştur ki bu da yasaya göre “majestelerinin şahsına ve saygınlığa hakaret” sayılmıştır. İsimsiz ve imzasız yayımlanmış olan karikatürden, derginin yayıncısı olarak, Charles Philipon sorumlu tutulmuş ve hakkında dava açılmıştır.
Davanın 14 Kasım 1831 tarihinde görülen duruşmasında Philipon, benzerlik üzerinden kişinin hukuken suçlanamayacağı argümanıyla kendini savunmuştur. Söz konusu karikatürde tasvir edilen figürün krala benzese bile, kraliyetle bağlantılı hiçbir sembol taşımadığı için kral olduğunun savunulamayacağını iddia etmiştir. Alay edilen kişinin gerçekten kral olduğu şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya konmadıkça, kralın şahsına hakaret suçunun ispatlanamaz olduğunu söylemiştir (Petrey 1991:52). Philipon'un argümanına göre, dış görünüş tek başına kanıt teşkil edemez. Sadece ve sadece monarşinin sembolleri bir çizimin monarşiyi temsil ettiğini açıkça belirtir; fiziksel benzerlik ise bu tür bir sembol değildir. Dolayısıyla “kraliyet sembollerini hiçbir şekilde resmetmediği için aslında gerçek kralı tasvir etmediğini, kralın genel benzerliğiyle hükümeti sembolik bir üslupla temsil etmeyi amaçladığını ifade etmiştir” (Childs 1992:33). Philipon, La Caricature dergisinde yayımladığı ve duruşmadaki savunmasından bahsettiği 17 Kasım 1831 tarihli yazısında şöyle söylemiştir:
Benzerlik, mükemmel olsa bile, asla bir saldırı değildir; benzerliği bu şekilde görmemelisiniz ve her şeyden de önemlisi, benzerliği suçlu bulup yaptırım uygulamaktan kaçınmalısınız. Yalnızca kralın ismiyle, tasvire eşlik eden kraliyet sembolleri ve unvanlarla hakaret ispatlanabilir. Ancak o zaman, benzerlik olsun veya olmasın, tasvir kabahatlidir ve cezayı hak eder.
Bizim karikatürlerimizde kral ismiyle, unvanlarıyla veya kraliyet sembolleriyle mi tasvir edilmiş? Katiyen! Bu sebeple, benzerliği kullanarak temsil ettiğim şeyin iktidar olduğu sözüme inanmalısınız; bu benzerlik krala ait olabileceği gibi bir duvar ustasına da pekâlâ ait olabilir: Ancak burada tasvir edilen kral değildir (Philipon, 1831:441).
Philipon, savunma argümanını çizdiği bir eskizle desteklemiştir. Mahkemeye sunduğu eskizde, krala benzeyen bir portreyi aşamalı olarak soyutlaştırdığı dört portre çizmiştir; dördüncü portre bir portreden ziyade armut çizimidir (Görsel 2). Philipon, bu portre serisiyle, kendisini suçlayanların baktıkları her yerde kralın fizyonomisini görebileceklerini ispatlamayı amaçlamıştır. İlk portrede tüm karakteristik özellikleriyle Louis-Philippe’ye benzeyen portre, gitgide armut formunda soyutlaşarak sonunda armuda dönüşür. Bu çizimiyle Philipon, benzerliği referans alarak yapılan bir muhakemenin ne denli yanıltıcı olabileceğini ortaya koymuştur. “Philipon'un argümanına göre, fiziksel görünüş bir kişinin kimliğini saptarken o denli yanıltıcı ve güvenilmezdir ki mahkemeler, fiziksel görünüşü temel aldıkları takdirde kendilerini anlamsızlığın ve mantıksızlığın içine düşmüş halde bulacaklardır” (Petrey 1991:53).
Bu, hem son derece zekice hem de haklı bir argümandır. Zira eğer ilk portre kralın aşağı yukarı sadık bir portresiyse ve bu portre cezalandırılacaksa, bu portreden soyutlanmış olan ikinci portre de kraldır ve o da cezalandırılmalıdır. Dolayısıyla her biri bir öncekinden soyutlanmış bu portreler zincirleme olarak aslında birbirlerine bağlıdırlar ve bu durumda da her biri yasaya göre suçlu bulunabilir. Ancak burada akıl dışı olan, dördüncü portrenin de bu zincire dâhil edilmesidir; çünkü “o bir armuttur”, “kesinlikle kral değildir”. Dolayısıyla bu akıl yürütme, mahkemeyi sonu gelmez bir saçmalığa sürükleyecektir. Salt benzerliği referans aldıkları takdirde kendilerini masum bir meyveyi bile cezalandırırken bulacaklardır.
Philipon’un kraldan armuda dönüşen portre serisiyle desteklediği bu savunması, mahkeme heyetini pek etkilememiştir. 6 aylık hapis cezası ve 2,000 franklık para cezasına çarptırılan Philipon, çok geçmeden mahkemedeki savunmasıyla ilgili La Caricature dergisinde yazılar kaleme almaya başlamış ve duruşma esnasında çizdiği portre eskizlerini dergide yayımlamıştır. Ayrıca dergideki çizerleri, kralı armut kafalı olarak karikatürize etmeye teşvik etmiştir. Bu noktadan sonra, kral dergide yayımlanan karikatürlerde armut formunda tasvir edilmeye başlamıştır. Philipon’un armut ile kral arasında kurduğu benzerlik, bir anda tüm Fransa’ya yayılmış ve Fransızlar zihinlerinde kralı ister istemez bu meyveyle yan yana getirmiştir. Louis-Philippe artık armut kral olarak tanınır hâle gelmiştir.
Mahkemede ifade özgürlüğünün savunması olarak sunulan armut imgesi, bir anda başta Paris olmak üzere ülkenin her yerinde duvarlara çizilmeye başlamıştır. Charles Philipon (1832:840-841) meyvenin işgalini ele aldığı 8 Kasım 1832 tarihli yazısında Notre Dame’ın duvarlarında bile armut çizimleri gördüğünü ifade etmiştir. Armutlar ordusunun Fransa’yı işgal edişi, dönemin şair ve yazarları tarafından da belgelenmiş durumdadır. Örneğin, yazar Victor Hugo (2004:545), Sefiller adlı romanında, duvara kendi boyundan bir armut çizen küçük bir çocuğa yer vermiştir. Alman gazeteci ve şair Heinrich Heine, Paris’in her yerinde, yüzlerce karikatürün istisnasız her birinde, halkın daimi şakası olan armudu gördüğünü söylemiştir (Goldstein 1989:132). İngiliz yazar, gazeteci ve karikatürist William Makepeace Thackeray, “1830’lu yıllarda Paris’i ziyaret eden herkesin, şehrin tüm duvarlarına tebeşirle çizilmiş olan ve Louis-Philippe’ye gülünç şekilde benzeyen ünlü armudu hatırlayacağını yazmıştır” (Goldstein 1989:132).
Armut, bir meyve olarak kendi anlamından kopmuş ve Louis-Philippe’ye dönüşüp onunla eşanlamlı hâle gelmiştir. Tüm ülkeye yayılan armut-kral imgesi, çok daha baskıcı sansürler getiren Eylül Yasaları’nın uygulanmaya başlandığı 1835 yılına kadar popülerliğini sürdürmüştür. Ancak 9 Eylül 1835 tarihinde mecliste kabul edilen yasa uyarınca, kralın bir armut olarak çizilmesi ve basılması tamamen yasaklanmıştır. Daha da güçlendirilmiş bu sansür yasası, tasvirleri fiziksel bir zemine oturtmaya yönelik beyhude çabaları da arttırmıştır. Yayımlanmadan önce sansür kurulu tarafından denetlenen karikatürlerde armut avına çıkılmış, meyveyle ilişkili her türlü imge sansürlenmiştir. Philipon’un mahkeme savunmasında söyledikleri bir anlamda gerçeğe dönüşmüştür. Benzerliğin temel alınması durumunda, baktıkları her yerde kralı göreceklerini ve masum bir meyveyi bile cezalandırır hâle geleceklerini söyleyen Philipon’un bu öngörüsü doğru çıkmıştır. Armut arayışına giren sansür kurulu, bir tavşan tasvirini bile armuda benzediği gerekçesiyle yasaklamış, baktığı her yerde bu meyveyi görür hâle gelmiştir. Artık yalnızca armut değil, onu andıran veya andırabilecek her nesne ve figür krala hakaret veya saldırı unsuru taşıdığı suçlamasıyla sansürlenmeye başlamıştır.
Sonuç ve Değerlendirme
Kralı duvar ustası olarak tasvir eden bir karikatürden dolayı yargılanan Charles Philipon’un duruşmadaki savunma argümanının incelendiği bu çalışmada, 19. yüzyıl başlarında Fransa’da yayılan armut imgesinin ortaya çıkışı ve arkasındaki düşünce ele alınmıştır. Hiçbir şekilde krala veya kraliyete dair sembolün yer almadığı bir figürün benzerlik üzerinden yargılanamayacağını savunan Philipon, anlamı yaratanın dış görünüş değil, isim, unvan ya da kraliyet nişanları olduğunu iddia etmiştir. Dış görünüşe, benzerliğe bakarak hukuki bir suçlama yapılamayacağını göstermek amacıyla mahkemede kralın armuda dönüşen portre serisini çizmiş ve benzerlik üzerinden suçlama yapılacaksa armudun da mahkûm edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Masum meyvelerin veya nesnelerin suçlu bulunacağı anlamsız davaların ortaya çıkacağına, bunun da tuhaf bir basın özgürlüğü anlayışı olduğuna dikkat çekmiştir. Ancak, Philipon’un bu uyarısına rağmen, Louis-Philippe yönetiminin armuda savaş açtığı, bunun sonucunda da yalnızca armudu değil, onu andıran her türlü şeyin sansüre uğradığı görülmüştür. 1831 yılında Philipon’un kralla armudu yan yana getirişinin, 1835 yılına gelindiğinde bu imgenin tüm ülkeye yayılmasına yol açtığı gözlenmiştir. 1835’te çıkarılan ve daha katı basın düzenlemeleri getiren Eylül Yasalarıyla armudun ve onu andıran tüm formların yasaklanması, hükümetin bu karikatüre yönelik öfkesini göstermektedir.
Bu çalışma, 2020 yılında Anadolu 4. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi'nde sözlü olarak sunulup tam metin olarak yayımlanmıştır.
KAYNAKÇA
Goldstein, R J. Censorship of Political Caricature in Nineteenth-Century France, Kent, Ohio:Kent State University Press, 1989.
Cuno, J. B. Charles Philipon and La Mason Aubert: The Business, Politics and Public of Caricature in Paris, 1820-1840. Doktora Tezi, Harvard University, History of Art, Cambridge, 1985.
Childs, E. C. Big Trouble: Daumier, Gargantua and the Censorship of Political Caricature. Art Journal, 51(1), 26-37, 1992.
Petrey, S. Pears in History, Representations, No.35, 52-71, 1991.
Philipon, C. Invasion de la Poire et Mesures Tendantes a Répriemer Icelle. La Caricature, 835-842, 8 Kasım 1832.
Philipon, C. Cour d’Assises. La Caricature, 437-442, 17 Kasım 1831.
Comments